Çerez Örnek
canlı destek
Makyajın Yüz Tanıma Becerisine Etkisi

Günlük hayatta birçok kişi kendini iyi hissetmek, çekiciliğini artırmak ya da olumlu bir izlenim yaratmak için makyaj yapmaktadır. Makyaj yapmanın yüzdeki parlaklık kontrastını artırarak kişinin daha feminen ve çekici görünmesini sağladığı bilinmektedir. Bununla birlikte geçmiş çalışmalar çekici yüzlerin çekici olmayanlara kıyasla nöral ödül alanlarında daha fazla aktivasyona sebep olduğunu ve bu aktivasyonun yüzlerin daha iyi tanınmasını sağladığını göstermiştir. O halde makyajlı yüzleri daha çekici buluyorsak, makyajın yüz tanıma performansımızı artırdığı söylenebilir mi? Makyaj yapmak, yüz çekiciliğini ve bir yüzün tanınmasını etkileyebilir, fakat farklı makyaj düzeylerinin çekicilik ve yüz tanıma üzerine etkisi tam olarak bilinmemektedir. 

    “Makyajla ne kadar farklı olmuşsun!”, “Makyaj seni çok değiştirmiş, tanıyamadım.” gibi cümleler size de aşina gelebilir çünkü makyaj yapmak çekiciliği arttırsa da yüzün görünüşünde de belirgin bir değişime sebep olarak yüz tanımayı etkileyebilir. Günlük hayatta, farklı sosyal etkinliklerde deneyimlediğimiz bu durum, araştırmacılar Tagai, Ohtaka, ve Nittono (2016) tarafından laboratuvar ortamına taşınmıştır. Çalışmada farklı makyaj türlerinin çekicilik ve yüz tanıma üzerine etkileri inceleyen araştırmacılar, makyajı hafif ve ağır makyaj olarak ikiye ayırmış; makyajsız, hafif makyajlı, ağır makyajlı yüz fotoğrafları hazırlanmıştır. Katılımcılardan öncelikle 12 makyajsız, 12 hafif makyajlı ve 12 ağır makyajlı yüzlerin olduğu fotoğrafları çekicilik açısından değerlendirmeleri istenmiştir. Değerlendirme aşamasından 3 dakika sonra, katılımcılara çekicilik açısından değerlendirdikleri 36 yüze ek olarak 36 yeni yüzün (12 makyajsız, 12 hafif makyajlı, 12 ağır makyajlı) dahil edildiği toplam 72 fotoğraf karışık olarak sırada sunulmuştur. Katılımcılardan bu yüzü, çekicilik değerlendirmesi aşamasında gördülerse ‘eski’, eğer ilk kez bu aşamada görüyorlarsa ‘yeni’ kararı vermeleri istenmiştir.


 

Çalışmanın sonuçları hafif makyajlı yüzlerin en çekici yüzler olarak değerlendirildiğini göstermiştir. Katılımcılar ağır makyajlı yüzleri orta ve makyajsız yüzleri ise çekiciliği en düşük yüzler olarak puanlamıştır. Peki daha önemlisi makyajla artan çekicilik yüz tanımayı nasıl etkilemiştir? Çalışmanın sonuçları hiç makyaj yapmamış yüzlerin en doğru şekilde tanındığı göstermiştir. Makyajsız yüzler en az çekici bulunsa da bu yüzler yüze özel daha fazla ayırt edici özellik taşıdığından daha iyi tanınmıştır. Daha ilginç olansa katılımcıların makyajlı yüzleri tanımaya çalışırken verdikleri kararda gizlidir.  Katılımcılar, ağır makyajlı yüzleri iyi bir şekilde tanıyamasalar da bu yüzleri daha önce gördüklerini düşünmüşlerdir. Yani katılımcılar, ağır makyajlı yüzler için “Evet, ben bu yüzü tanıyorum! Bu az önce çekicilik değerlendirmesi yaptığım yüzlerden biri!” yanıtını vermeye daha yatkını bulunmuştur. Araştırmacılar ağır makyaj yapmanın yüze özel ayırt edici özellikleri kapatarak, bir yüzü ‘ortalama’ yüze yakın bir görünüme yaklaştırdığını, bu sebeple ağır makyajlı yüzlerin katılımcılara daha aşina geldiğini ve katılımcılarda “Evet, ben bu yüzü tanıyorum!” deme yanıt yanlılığı yaratmış olabileceğini göstermişlerdir.
 
    Makyaj yapmak birçok kişi için günlük hayatın vazgeçilmezlerindendir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre yapılan makyaj hem çekiciliği hem de yüz tanımayı etkilemektedir. Katılımcılar makyajsız yüzleri en az çekici bulsalar da bu yüzleri en iyi şekilde tanımışlardır. Ağır makyaj, yüzdeki kişiye özgü ipuçlarını kapattığı için yüz tanıma performansını bozmuştur. Buna rağmen katılımcılar ağır makyajlı yüzleri de tanıdıklarını düşünmüşlerdir. Bu çalışmanın sonuçları, sanıldığı gibi çekici yüzlerin daha iyi tanınmadığını, yüzdeki ayırt edici ipuçlarının yüz tanıma açısından daha önemli olduğunu göstermiştir. Ağır makyaj, yalnızca bu yüzlerin kişilere daha aşina gelmesini sağlamıştır.
 
Okuma Önerisi
 
Tagai, K., Ohtaka, H., & Nittono, H. (2016). Faces with light makeup are better recognized than faces with heavy makeup. Frontiers in Psychology, 7(March), 1–8. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2016.00226
 
 


Ege Üniversitesi

EGE ÜNİVERSİTESİ